Disleksi, en basit tanımıyla, zekasında sorun olmayan birinin yaşadığı okuma güçlüğü. Dünyaca ünlü modacı Tommy Hilfiger da disleksi nedeniyle okulda başarısız olanlardan. Babası çocukken ‘senden bir şey olmaz’ mesajını ısrarla Tommy’nin kafasına kazımaya çalışmış. American Dreamer isimli özyaşamöyküsünde, o günleri şöyle anlatıyor:

“Metinleri takip edemiyordum. Bir kitap okumaya çalışsam, bir bölümden ancak iki sayfa okuyabiliyordum, sonra aşağıdan yukarıya okumaya başlıyordum. Gözlerim bir satırdan diğerine atlıyordu. Sayfanın ortasına iniş yapıyor ve yukarı doğru okumaya devam ediyordum. Bazen sayfanın sağından başlayıp geriye doğru okuyordum. Bunu kontrol edemiyordum. Bilgiyi herkesin aldığı yollardan alamadığım için, insanların yaydığı enerjiyi, yüz ifadelerini, beden dillerini izliyordum…Dislektik olduğum yıllar sonra anlaşıldı.

Disleksi, yaratıcı sektörde olağanüstü başarı kazanan başka birçok ünlü isimde görülen bir durum. Einstein, Winston Churchill, Richard Branson, Steven Spielberg, Walt Disney, Jamie Oliver, Can Dündar ve daha pek çok ünlü isim, disleksiye rağman hayatta başarılı olmuşlar.

Hatta disleksi sayesinde başarılı olmuşlar bile denilebilir, çünkü disleksik çocukların sağ beyni çok güçlü oluyor. Bu da müthiş bir yaratıcılık potansiyeli ve güçlü bir hayal gücü demek. Bu nedenle bazı yabancı kaynaklarda disleksiye, diseksi yeteneği de denir.

Yaratıcılığın 21. Yüzyılın e önemli becerilerinden biri olduğunu düşünürsek, bu yüzyıl disleksik bireylerin yükseliş yüzyılı olabilir.

(Bahar ERİŞ’in Anne Beynimi Aç adlı kitabından alıntıdır.)