Beynimiz, sahip olduğumuz en mükemmel organlardan biridir ve dünyayı tanıma, algılama ve anlamada bizlere birçok üstünlük sağlar. Diğer canlılarla kıyaslama yapılamayacak kadar üstün bir öğrenme yeteneği olan beynimiz sayesinde, türümüz bilim ve sanatı yarattı, geliştirdi ve geliştiriyoruz.

İnsanların öğrenme serüvenleri doğumla başlayıp ölüme kadar devam etmektedir. Okul sürecinin hayatımıza girmesiyle beraber öğrenme süreçlerimiz farklı bir şekil almaktadır. Okuma, yazma ve matematik gibi ortak bir dili öğrenmeye başlarız. Bu ortak dili öğrenirken de bazı kişiler birtakım zorluklar ve güçlükler yaşarlar. Beynimizin genel öğrenme kapasitesinden bağımsız olarak okuma-yazma ve matematik öğrenmede yaşanılan bu güçlüğün nedenlerinden biri Özgül Öğrenme Güçlüğü’dür.

Genel olarak ÖÖG yerine “disleksi” terimi kullanılmakta ve salt okuma güçlüğü olarak bilinmektedir. Aslında disleksi, ÖÖG’nün bir alt grubudur. Bu yazıyı yazma amacımız, özgül öğrenme güçlüğü ile disleksi kavramının karıştırılmasına bir ışık tutmaktır.

Özgül Öğrenme Güçlüğü, zekâsı normal ya da normalin üstünde olan çocukların; yaş, zekâ düzeyi ve aldıkları eğitime göre okuma, yazma ve matematik öğrenmede beklenenden geri olmasıdır.

ÖÖG, özel eğitim alanında ilk olarak 1962 yılında ABD’de Samuel Kirk tarafından tanımlanmıştır. Kirk, ÖÖG’yi mental düzeyin normal olduğu, nörolojik temelli öğrenmeyi ve sosyal süreçleri olumsuz etkileyen ve kişinin yaşamının ileriki dönemini de etkileyebilecek bir bozukluk olarak tanımlamıştır.

ÖÖG, dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılması ve kullanılmasındaki güçlükleri içeren, doğumsal, nörogelişimsel geniş bir bozukluk grubudur. Özgül Öğrenme Güçlüğü’ne sahip bireylerde genel olarak, olayları ve isimleri hatırlamada güçlük, öğrenilen olayların ve bilgilerin çok kolay unutulması, denge bozuklukları, bazı oyunları oynamada güçlük (ip atlama, seksek oynama), ellerini ve parmaklarını kullanmada güçlük (ayakkabı bağcığını bağlayamama, kalem tutmada zorlanma) gibi günlük yaşama olumsuz etki edecek birçok güçlüklerle karşılaşırlar. Bundan dolayı ÖÖG’li çocuk tahmin edilen tablodan daha güç ve karmaşık bir süreç yaşar. Ve bu sürece de duygusal ve sosyal sıkıntılar eşlik eder.

Özgül Öğrenme Güçlüğü, erken çocukluk döneminde fark edilebileceği gibi genel olarak okula başlama ve daha sonraki dönemlerde fark edilir ve tanısı konulur. Ama okul öncesi aktivite ve oyun ağırlıklı öğrenme evrelerinde çocuğun öğrenirken zorlandığı, geri kaldığı fark edilebilir ve ÖÖG’nin erken tespiti yapılabilir. Akademik becerilerin ön plana çıktığı okul yıllarında da öğrenmede güçlük-zorlanma ortaya çıkabilir. Genellikle bu durumun ÖÖG ile ilişkilendirilmesi ve teşhis konulması ortalama bir yılı bulmaktadır. Bazı durumlarda çocuğun ÖÖG’li olduğu tahmin edilmez ve çocuk sürekli zorlanarak kendi yaş grubundan geri kalarak ve aralarındaki fark giderek açılarak okula devam eder. Bundan dolayı ÖÖG’nin erken belirtilerinin saptanması ve erken tanı, eğitim sürecine olumlu katkılar sağlayacaktır.

ÖÖG’nin DSM-V kriterlerine göre aşağıda yazan belirtilerden en az birinin 6 ay süreyle devam ediyor olması gerekir.

» Okumada zorlanma veya yanlış okuma
» Okuduğunu anlama güçlüğü
» Harf karıştırma veya yazma güçlüğü
» Yazılı anlatım güçlüğü
» Sayıları algılama ve hesaplama güçlüğü
» Matematiksel akıl yürütme ve problem çözme güçlükleri

Erken dönem (okul öncesi) ÖÖG belirtileri arasından dil gelişimine ait belirtiler, erken dönem bulgularında en çok rastlanan, en çok fark edilen ve en bilinen gruptur. Erken dil gelişiminde çocuklar, çok basit eylemleri dile getirmeleri beklenir. Bunlara al, tut, ver, gel, git, kal gibi basit eylemler örnek verilebilir. Fakat bunların öğrenilmesinde zorlanma, gecikme ve birbirine karıştırılmaması önemlidir. “Al” yerine “ver”, “gel” yerine “git” gibi eylemler birbirleriyle karıştırılıyorsa ÖÖG için şüphelenilecek bir durum var demektir. ÖÖG adayı çocuklar bazı kelimeleri doğru telaffuz edemeyebilirler. “Bardak” yerine “darbak”, “bilek” yerine “dilek” “şeftali” yerine “feştali”, “basket topu” yerine “tasket bopu” gibi örnekler verilebilir.

Okul dönemi ÖÖG belirtileri arasında, okulun başlaması ve sınıf arkadaşlarına göre okuma yazma öğrenmede güçlük, yazmada zorlanma, kötü yazı yazma görülür. Harflerin ses olarak karşılıklarını öğrenememe(fonolojik bozukluk), sesler karıştırılabilir( kız-kıs, kar-gar, top-tob), benzer harfler karıştırılabilir (b-p, m-n, u-ü), harflerin ve rakamların ters okunup yazılması (E-3, 15-51), heceleme bozuktur (ma-s-a, e-k-mek), yazıları kötüdür ve okunaksızdır, okuma akıcı değildir, hızı düşüktür, okumada kelimeler yanlış okunabilir, okuduğunu anlamada zorlanırlar, tahtada yazanları deftere kopya etmede zorlanırlar, ödevler çok güç yapılır tam olarak yapılmaz ve uzun zaman alır.

Öğrenme güçlüğü çocuklarda görülebildiği gibi yetişkinlerde de görülebilir. Erken tanı almayıp tedavi görmeyen çocuklar, erişkin oldukları dönemde de farklı sorunlarla karşılaşabilmektedir. Okuma hızının yavaş olması, sık olarak yazma ve yazım hataları yapma, el yazısının kötü olması, zaman organizasyon bozuklukları-sık geç kalmalar, randevu zamanlarını karıştırma, organizasyon gerektiren işlerde zorlanma, düşüncelerini ifade etmede zorlanma, not tutmada zorlanma, harita-plan-krokileri kullanmada zorlanma gibi örnekler verilebilir.

Özgül Öğrenme Güçlüğü’nün disleksi (okuma güçlüğü), disgrafi (yazma güçlüğü), diskalkuli (aritmetik becerilerde güçlük) olmak üzere üç alt alanı vardır. Günümüzde özgül öğrenme güçlüğü, yaygın olarak “disleksi” olarak anılsa da disleksi (okuma güçlüğü), ÖÖG’nin alt basamaklarından biridir. Disleksik çocuklar genellikle harf-hece atlayarak, kelimelerin sonlarını uydurarak, harflerin-hecelerin yerlerini değiştirerek sesleri birbirine karıştırarak (b-d, p-g gibi) okuma yaparlar. Satırı takip etmekte ve okuduklarını anlamada zorlanırlar. Sözcük dağarcıkları gelişmiş olsa da kelimeler ve anlamları arasında düşünsel bağlantı kurmakta güçlük çekerler. Disleksik çocuklar için yazısı az, resmi bol olan kitaplarda okuma alışkanlığı kazandırılmaya çalışılmalıdır. İlk başta günde 1-2 sayfa sonra giderek artan oranda okuma yapması beklenir. Bu duruma paralel olarak okuma becerisi arttıkça yazısı fazla olan kitaplara geçiş yapılabilir. Disgrafi, yazma güçlüğü olan çocukları ifade eden bir terimdir. Disgrafisi olan çocuk, genellikle okunaksız, kuralsız, kelimelerin arasına boşluk bırakmadan, satır dışına taşırarak ya da sayfayı doğru kullanamadan yazar. Kimi disgrafi çocuklar ise sadece büyük temel harfleri kullanarak yazar ya da bir kelime içerisinde hem büyük ve hem de küçük harfleri kullanarak yazarlar (KaLEm, AyŞe gibi). Diskalkuli zekâ ve öğrenmeyle ilgili geriliği olmayan öğrencinin temel matematiksel işlemlerde zorlanması ve yaşıtlarından düşük performans sergilememesiyle kendini gösterir.

Özgül Öğrenme Güçlüğü, nörogelişimsel bir işlev bozukluğudur ve nedeni tam olarak bilinmemektedir. ÖÖG, genetik(biyolojik) ve çevresel birçok nedene bağlı olarak gelişir. ÖÖG’de bulguların çeşitliliği, değişik beyin bölgelerine ilişkin işlevsel sorunlarla açıklandığı gibi değişik beyin bölgeleri arasında koordinasyon bozukluğu ile de açıklanabilir. ÖÖG’de genel olarak beynin öğrenme ile ilgili fonksiyonel alanlarının anatomik yapıları normaldir, ancak bu alanlarda işlevsel bir bozukluk olabilir. Yine bu alanlar arasındaki bağlantı yollarında da işlevsel bozukluklar olabileceği düşünülmektedir.

Bazı çocuklarda ÖÖG olabileceği gözden kaçar ve ÖÖG’ne bağlı gelişen öğrenme dışı sorunlarla çocuk psikiyatristi veya psikologlara başvururlar. Bu ikincil sorunlar genel olarak kaygı bozuklukları, depresyon, davranış sorunları, okul fobisi, düşük benlik saygısı, enürezis(gece işemesi), tik bozukluğu, tırnak yeme olabilir. Bunların yanında aile içi şiddet, boşanma, ekonomik güçlükler gibi aile içi sorunlar da öğrenme güçlüklerine yol açabileceği unutulmamalıdır.

ÖÖG’de psikosoyal sorunlarla karşılaşan çocuk için aile ve öğretmenlerin rolü oldukça önemlidir. Aile ve öğretmenlerin tutarlı, cesaretlendirici ve çabanın onaylandığı bir tutum sergilenmesi oldukça önemlidir. Aileler ve öğretmenler çocuğun duygusunu anlaması, çabaları değerlendirmesi ve takdir etmesi, olumsuz etiketlemeler yapmaması, çocuğa gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler belirlemesi konusunda yardımcı olunmalı ve çocuğun başarı duygusunu yaşayabileceği alanları keşfetmesi sağlanmalıdır.

Yukarıda bahsedilen bu gibi tablolarda dikkat edilmesi gereken diğer husus DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu)’ dir. ÖÖG’ye DEHB eşilik edebileceği gibi bazı durumlarda DEHB bulguları kendini gösterip ÖÖG tanısının atlanmasına neden olabilir. Bu sebeple DEHB-ÖÖG ikilisinin birlikte akılda tutulmasında fayda vardır. Çocukta DEHB’nin var olması ÖÖG’nin gidişatında ve eğitim planlamasında önemli bir yeri vardır. Aynı zamanda değerlendirmede eğer şüphe duyulursa göz ve kulak muayenesi ile öğrenme güçlüğünün konuşma ve lisan sorunlarına bağlı olabilecek bir durum söz konusu ise dil ve konuşma terapisinin de bu sürece dahil edilmesinde fayda var.

Özgül Öğrenme Güçlüğü’nün tanımında geçen zekâsı normal ve normal üstü çocuklardan bahsetmiştik. Bunlardan bazılarının üstün yönleri olup aynı zamanda öğrenme sorunları yaşayabilen çocuklar vardır. Bu çocuklar için “İki kere farklı terimi” kullanılır ve üstün yetenek ile ÖÖG’nin birlikte görüldüğü çocuklardır. Üstün zekâlı çocukların öğrenme şekilleri ve psikososyal gelişimleri akranlarından farklılıklar gösterir. Aynı şekilde eğitim ve duygusal ihtiyaçları da farklıdır. Bu sebeple sağlıklı gelişimleri için bu farklılıklarına yönelik özel eğitim programları düzenlenmesi gerekir. Üstün yeteneği fark edilmemiş çocuk ÖÖG’den dolayı akademik olarak gerilik yaşıyor olabilir ve özel eğitim alması gerekebilir. Akademik başarının kötü olması, çocuğu üstün zekâsının fark edilmemesine ve maskelenmesine yol açabilmektedir. Diğer açıdan üstün özelliği fark edilmiş çocukta öğrenme güçlüğü yaşanması ve akademik olarak geri kalması bir tezatlığa yol açabilir. Bundan dolayı bu çocuklara sahip aileler bu durumu kabullenmekte zorlanırlar. Oysa üstün zekâlı olmak, başka bir alanda gerilik olmayacak anlamında değildir. Zeki ama dikkati dağınık, unutkan, odaklanamıyor gibi ifadeler bu çocuklar için kullanılabilir. İki kere farklı çocuklar, uygun eğitimle var olan yeteneklerini ortaya çıkarabilirler. Tarihte bunu başarmış “iki kere farklı” olan pek çok ünlüler vardır. Albert Einstein, Mozart, Leonardo da Vinci, Tom Cruise, John Lennon, Winston Churchill, Stephen Hawkings, Dustin Hoffman örnek olarak gösterilebilir.

Özgül Öğrenme Güçlüğü’nü tespit etmek için ne gibi değerlendirmeler yapılıyor onlardan bahsedelim.

1) Akademik performansın değerlendirilmesi testleri: Bu testler çocuğun sınıf ve yaş düzeyine göre okuma yazma, matematik, diğer konuları öğrenme düzeyini kapsar. Yani akademik performansta gerilik olup olmadığı tespit edilir.

2) Zekâ Testleri: WISC-R, WISC-IV, Zekâ Testleri

3) Öğrenme güçlüğü için geliştirilmiş özel testler: İşitsel-sözel öğrenme testi, Özgül öğrenme güçlüğü bataryaları, Bender-Gestalt görsel algı-motor testi, Benton görsel hatırlama testi

4) CAS Testi: Adı Bilişel Değerlendirme Sistemi’dir. Zekâ ve öğrenmenin nöropsikolojik teorik ile açıklandığı, “öğrenmenin beynin fonksiyonu” ve zekânın bilişsel işlemlere bağlı olduğunu açıklayan PASS teorisine dayanır.

Özgül Öğrenme Güçlüğü’nün tedavisinde öncelikli hedef erken tanı koymak ve bunu uygun müdahale programları geliştirmektir. Çünkü ÖÖG ne kadar erken fark edilirse ve ne kadar erken müdahale edilirse başarı şansı o denli yüksek olacaktır. ÖÖG’de ortalama tanı yaşı 8-9 civarıdır ve bu yaşta erken tanı konulup çalışmalara erken başlanılırsa normali yakalama yüzdeleri 80-90’dır. Fakat yaş ilerledikçe normali yakalama oranları düşmektedir.

ÖÖG’de tedavi, temel olarak bireysel eğitim uygulanmaktadır. Ancak ÖÖG, normal müfredat ve buna paralel uygulanan ilave çalışma, özel ders, etüt vb. yöntemlerle düzeltilemez ve tedavi edilemez. Özel eğitim programları, eğitime destek olabilecek terapiler ve destek aktiviteler (sanat, spor) uygulanmalıdır. Özel eğitim programlarında amaç, sorun olan öğrenme becerilerinin saptanması ve bunların geliştirilmesidir. Öğrenme becerilerinin ve bilişsel fonksiyonların geliştirilmesi için müdahale programları uygulanır ve elde edilen kazanımlar, akademik alana bağlayacak köprü niteliğinde çalışmalar yapılır. Buradan da anlaşılacağı üzere ÖÖG bir hastalık değildir ve ilaçla tedavisi yapılmaz. Sadece ÖÖG’ye eşlik eden durumlarda ilaç tedavisi gerekebilir. Eşlik eden durumların tedavisi, akademik ve sosyal becerileri açısından oldukça önemlidir.

Yaşanan bu olumsuzluklara karşın ÖÖG’li çocukların büyük bir kısmı sanat, spor ya da fen bilimlerine karşı yetenekli olabilir. Önemli olan öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini anlayıp buna uygun stratejiler geliştirerek özgüveni yüksek, mutlu bireyler yetiştirmektir.

BETÜL KARTAL
Psikolog