AKRAN ZORBALIĞI

Küçük yaşlarda daha çok fiziksel saldırılar ve sözel olarak alay etme şeklinde kendini gösterirken, ortaokul ve lise yıllarında bu şiddet türü kendini sosyal, psikolojik ve hatta fiziksel şiddete bırakabilir.

Akran zorbalığına uğrayanlar genellikle diğer çocuklardan herhangi bir konuda farklı olanlardır. Çocuklar birbirlerinin fiziksel özellikleri, isimleri, soyadları, konuşma biçimleri, sosyal – ekonomik – kültürel farklılıkları, biliş düzeyleri, belli bir beceriye sahip olma ya da olmama gibi birçok konu nedeniyle zorbalığa uğrayabiliyorlar. Zorbalık bireysel ya da grup halinde, oyun, eğlence gibi başlar ve giderek şiddetini arttırarak, dayanılmaz boyutlara ulaşabilir.

Bir kere zorbalığa uğrayan çocuk uzun süre bunun ne olduğunu anlayamayabilir. Ancak belli bir zaman geçtikten sonra, örneğin bir dönem ya da bir yıl, ne yaşadığını ve neler olduğunu anlar. İlk etapta, utandığı için yaşadıklarını öğretmenine ve anne babasına söyleyemez. Giderek mutsuzlaşıp depresif semptomlar geliştirir, karın ağrısı, boğaz ağrısı gibi şikayetler geliştirerek okula gitmek istemez. Gece uyku sorunları yaşayabilir, ders notlarında düşmeler olur ve arkadaş çeviresinden soyutlanır.

Küçük çocuklar dil yetenekleri gelişmediği için ve soyut düşünemedikleri için yaşadıklarını kelimelerle anlatamazlar, ne olduğunu tam olarak anlayamazlar. O nedenle anne babaların çocuklarını yakından gözlemlemeleri, sorun olup olmadığını anlamak için konuşmaları, arkadaşlarıyla ilişkilerini sormaları, çocukla ilgili gelen yorum ve şikayetleri dinleyerek evde sakin bir ortamda çocukla birlikte değerlendirmeleri, genel olarak çocuğu okulu ve arkadaşları hakkında konuşmaya cesaretlendirmeleri gerekir.

Panik yapmadan ve çocuğu kesinlikle suçlamadan çocuğa yaklaşmak gereklidir. Bazen öğretmenlerin tespit ve gözlemleri yetersiz olabilir. Durum yavaş yavaş ve farklı kaynaklardan bilgi alarak analiz edilmelidir çünkü bazı durumlarda ‘suçlu’ olarak adlandırılan çocuğun kendisi de ‘kurban’ olabilir. Bu tür çocuklar, kendilerini savunmak için saldırgan davranışlara yönelebilirler. Bu durumda zorbalık davranışının neden ve sonuçlarını belirlemek daha zorlaşabilir.

Her şeyden önce, insanlara ve onların durumlarına, haklarına saygılı bir çocuk büyütmek hepimizin hedefi. Bencillikten uzak, tüm canlılara saygılı ve tüm canlılara merhamet eden bir çocuk yetiştirmek amacımız olmalı. Herkesin çocuğunu kendi çocuğumuz gibi görmeli, düşünmeli, empati kurmalı ve çocuklara da bunu empoze etmeliyiz. Çocuğun ben merkezlikten uzaklaşarak başkalarını da düşünmesini sağlamalı, yeri ve zamanı geldiğinde insanların duyguları, kırılıp üzülebileceklerini sakin bir tonla anlatmalıyız.

Çocuğumuzun sadece kendisini koruması ve zorbalıktan uzak durması yetmez. Zorba davranışlara maruz kalan çocuklara yardım etmesi, bu tür davranışlara dur diyebilmesi, dışlanan ya da sınıfa yeni gelen arkadaşlarına iyi davranması için onu teşvik etmemiz gerekir.

Son zamanlarda danışanlarımızdan ifade ettiği bu gibi konularda ailelerin duyarsız oldukları ya da bazı öğretmenlerin çocuğun asıl ihtiyacını göremeyip çocuğu diğer çocuklardan daha da soyutlayacak önlemler aldıkları şeklinde. Unutmamalıyız ki biyolojik anne baba olmak sosyal ve duygusal ebeveyn olmaktan daha kolaydır. Çocuklar anne babalarının sözsüz davranışlarını okuyabilirler emek verdiğimiz, öğrettiğimiz ve çocuğumuza kazandırmaya çalıştığımız her bir iyi davranış kuşaklar boyunca aktarılacaktır.