Hamileliğin yirmi beşinci haftasından birinci doğum gününe kadar çocuğun beyni, özellikle sağ yarım küre olmak üzere hızlı bir büyüme ve gelişim içindedir. Bu da duygulanımsal ifade, kendini yatıştırma ve düzenleme becerisiyle ilgilidir. Aynı zamanda bebek temel bakım veren ile duygusal bir iletişim içindedir. Özellikle kendini düzenleme becerisinin gelişimini etkileyecek olan bağlanma ilişkisi gelişmektedir. Bu ikisi birbiriyle senkronize şekilde olmaktadır; bağlanma ilişkisi bebeğin kendini düzenleme becerisinin temelini oluşturur ve bu beceri de bağlanma ilişkisini güçlendirir. Bebek yaşama annesi tarafından sağlanan dışsal bir düzenleme ile başlar. Bebek, annenin kendini bebeğin duygularına uyumlandırma ve onun deneyimlerini düzenleyebilme kapasitesine bağımlıdır (Siegel,2001).

Bağlanma ilişkisini ve kendini düzenleme becerisinin gelişmesi birbiriyle çok yakından ilişkilidir. Allan Schore (2000), bağlanmayı ‘duygunun ikili regülasyonu’ şeklinde tanımlar. Çocuk büyüyüp geliştikçe, deneyimlerini içselleştirir ve duygusal uyaranlara karşı tepkilerini düzenleme becerisi giderek artar.

Duygu regülasyonu ne demek biraz bu kavramları açalım. Regüle kelimesi düzenleme, ayarlama anlamına gelir. Duygu regülasyonu kendi kendimize “dur, sakin ol” dememizi sağlayan içsel konuşmamız ve buna bağlı olarak davranışlarımızdır. Bu sebeple bakım verenin özellikle doğumdan ilk çocukluk yıllarına kadar çocuğa karşı gösterdiği tepkileri, davranışları, şefkat duygusu, sakinliği regülasyon becerisi kazanması açısından oldukça önemlidir. Regülasyon becerisinin erken yaşta kazanılması, ilerde çocuğun kendini nasıl sakinleştireceğini bilmesinde önemli rol oynar.

Çocuklarda davranış problemleri varsa özelikle saldırgan ya da aşırı çekingen davranış sergiliyorsa burada giderilmesi gereken durum davranış değil davranışın altında yatan ihtiyaçtır. Çocuk ihtiyaçlarını tek başına gideremeyeceği için bakım verenin desteğiyle bu karşılanmalıdır. Bazı çocuklar belli durumlara karşı oldukça duyarlıdırlar ve beklenenden daha fazla tepki verebilirler. Böyle durumlarda öfke nöbetleri, ağlama krizleri, vurma davranışları ve karşı gelme gibi tepkiler gösterebilirler. Bu tarz durumlarla karşılaşan ebeveynlerin, çocukların duygularını düzenlemeleri ve çocuklarının bu beceriyi kazanabilmeleri için sakinleştirmeli ve şefkat gösterilmelidir. Bazı çocuklar da çevreye karşı ilgisiz ve duyarsız olabilirler. Bu gibi durumlarda ise bakım verenlerin ilişki kurup, onlarla sürekli etkileşim içinde olmaları oldukça önemlidir.

Çocuğun duygularını düzenleyip bu beceriyi kazanabilmesi için birtakım öneriler..

*Fiziksel temasınızı artırıp daha çok sarılabilirsiniz.

*Gece yatarken hafif bir müzik eşliğinde krem sürüp masaj yapabilirsiniz.

*Kriz durumlarında duygu çıkışına izin verip ona sarılarak sakinleşmesini bekleyebilirsiniz. Örneğin “bu durum seni üzmüş olmalı” ya da “bu olaya çok kızdın” bu gibi duyguları çocuğunuza yansıtın ve onun da duygularını aktarması için fırsat verin.

*Birlikte bir sahil kenarına ya da ormana gidip yürümesini, koşmasını ya da zıplamasını sağlayarak duygularının düzenlemesine yardımcı olabilirsiniz.