Öncelik Her Zaman Çocuğundur

Çok sevdiğim bir yazar olan Alice Miller, şuna benzer bir hikâye anlatıyor:

Bir adama araba çarpıyor. Kazaya uğrayan adamı alelacele hastaneye yetiştiriyorlar. Doktorlar hasta adamı iyileştirmeye çalışırken, kazayı yapan şoför hastaneye geliyor ve doktorlara, hemşirelere, kazada kendisinin suçu olmadığını anlatmaya çalışıyor.

Hastane çalışanları bu durumda dikkatlerini şoförü anlamaya verirlerse, hastayı gerektiği gibi tedavi edemezler, değil mi? O sırada önemli ve öncelikli olan, hastanın durumunun anlaşılması ve tedavi edilmesidir; şoförün durumu, bundan ayrı bir meseledir.

İşte, çocuklar ve yetişkinler arasındaki ilişkilerde de öncelikli olarak anlamamız gereken kişi, yetişkin değil, her zaman çocuktur. Buradaki şoför, çocuğa karşı bilerek ya da bilmeyerek herhangi bir hata yapan yetişkine benziyor. Anlatılan hikayedeki şoför gerçekten de suçsuz olabilir. Şoförün, kendisini temize çıkaracak nedenleri olabilir. Fakat bunlar, biz hastanın durumunu anlamaya ve tedavi etmeye çalışırken önemli değillerdir. Hastanın durumunu anlamak yerine şoförün durumunu anlamaya odaklanırsak dikkatimiz dağılır; hastayı anlamamız için gerekli ilgi ve düşünme biçimini gösteremeyiz.

Çocuklar ve yetişkinler arasındaki meseleleri anlamaya çalışırken insanlar sıklıkla “Ama anne/baba …”, “Ama öğretmen…”, “Ama büyükler…” ile başlayan cümleler kurar, yetişkinin çocuğa karşı hatalarını mazur göstermeye çalışırlar. Halbuki yetişkinin durumunu anlamaya çalışmamızın aslında konuyla ilgisi yoktur ve “Bir de yetişkinin gözünden bakalım,” demek, çocuğun durumunu görmemizi engeller. Nitekim olayları hep yetişkinlerin gözüyle değerlendirmeye alışkınızdır ve zaten çocuklarda hem kendilerine hem olaylara yetişkin gözüyle bakarlar. Çocukları ve çocukluğu gereğince anlayamamamızın önemli nedeni budur.

Yetişkinsek de çocukluğumuza dair bir şeyleri anlamaya çalışırken bir yandan anne-babamızı anlamaya çalışmamalıyız. Bu, tedavi edilecek hastayı anlamaya çalışırken durup, dikkatimizi şoföre vermeye benzer. Önce kendi acılarımızı tanımamız gerekir. Bahsettiğim şey anne-babayı suçlamak değil, kendimizin (yani, çocuğun) acılarını başka şeyden bağımsız değerlendirebilmek. Çocuğun hayatı başka, yetişkinin hayatı başkadır. Yetişkin-çocuk ilişkisi söz konusu olduğunda yetişkini ve çocuğu aynı anda değil, ayrı ayrı ele alabilmek önemlidir.

Bütün Çocuklar İyidir kitabından alıntılanmıştır.